24 Nisan 2010 Cumartesi

AŞKA DÜŞEN RENK MAVİDİR…

 
vicdan kayır
 
Masmavi .

Mavidir ördüğü kazak yarine.
Nazar boncuğudur Aşkı...


Kara gözlü olsa da
mavi gözlüm diye saklar yüreğinde..

AŞK'a düşen renk mavidir
Pembe düşler mavidir.
Yosunlardan, kırçiceklerine,
güneş'in doğuşuna vardır,
mavi

Koyumavi olsa da güneş-batımı,
maviliklerdir yürek de kalan.
Baksanız ya,

"Aslolan yaşamdır" diyen mavi gözlü devadam Nazım
yoldaşım, karım, sevgilim, kardeşim, anam, kolum, bacağım.demiş.
Erguvanlarla beslemiştir;
miniminnacık kadınına
şiirlerini.


Aşksız bir yaşam olabilir mi?
Sardunyalarla örtülü pencerededir, aşkın rengi..
Köylü güzelinin pazeninde kırçiçekleri açar.


saraylının ipek-kadifedir entarisi;
kırmızı rujlu,
kırmızı güllü..
Yakar.


AŞK seslenirken ipektir harfleri,
buzdan notalara dizilmişse,
ayrılık vardır.

Uçurtmalar diyarına doğru yol aldığı da gerçek..
Aşk'ı tanrılar diyarlarında arayanlarda vardır,
Divan Edebiyatı'nda aşık,


kadını fidan boylu, beyaz tenli, gül yanaklı
tanrısal bir resme yapıştırırken ,
acımasız, bencilliğini soyar!

Nedense kavuşamayan aşklar da
kötü, sarışındır aşkkadını .

Erkek ise mağdur.
hep kandırılan soyulan


Siyah-beyaz filmlerde kadıncıktır !...
Aşk Kadını Leyla, Aşk Erkeği Mecnun'dur hep .
Nedense yollara Mecnun düşer.

Aşkın yaşı- başı olmaz.
Aşkkk.Nelere kadirsin.
yıldızlı tüllerle güne başlanır .
maviliklerde yok olursun.


Ayrılık rengin koyumavidir..
acılar , hüzünler.


Ruhununun sancılarını kemiklerin seslerinde
Duyar-sın .

Ne büyük bir acıdır bu ya rabbim!..
Yaşamadan da olmaz ki.


Aşk'ı yaşamayan evrimini tamamlamamıştır!
Aşk vücudunun giysisini söker
Çıplaklıktır .
Tümlüktür, beden - ruh .
Kanaviçe gibi işlersen aşk mavidir.


Yağmurda sırılsıklam olmanın hazzıdır
beyaz yıldızları yağdırır..
altın yapraklar örter yüreğini..
erguvanlar parfümündür..
papatyalar gelinliğindir

Aşk mavi yolculuktur .
Çiçeği de yabani papatyadır,
ya da sürgün çiçeği lotus .


Zira aşk bir sürgündür! .
Korkularda başlar yolculuk.
Kaçamazsın.


Yüreğindeki kuşun kanat çırpmasıdır ilk anları..
Gözbebeğinin kahkaha atması.
Güzelleşmektir .
Danstır .
Renktir

Bazen Çaykovski ya da
Rodrigo'nun Konçertosu'nda
Hüznün dansıdır .

Bir şiire, resme, bir çocuğun gözlerine aşık olunur .
O aşk başkadır!...

Aşkı besleyen beden-ruh buluşmasıdır.
Büyüsü budur.
Platonik aşklar mum gibidir, eriyiverir

Aşk dokunmaktır.
Gerisi hikaye.

20 Nisan 2010 Salı

ÖMÜR DEDİĞİN

              Ömür dediğin üç gündür
              Dün geldi geçti,yarın meçhuldür
              O halde ömür dediğin
              Bir gündür,o da bugündür


                                             Ödemir ASAF

19 Nisan 2010 Pazartesi

aşk mı,sevgi mi ?

    
         Aşk kişinin algılamasını  değiştiren bir durum olduğu için'görme kusuru'olarak ifade edilebilir.Bu nedenle aşk süreci ,farkındalık olmadığı için  hayal edilenleri ve görülmek istenilenleri gören bir süreçtir.Yani aşk, 'hayal edilenle gerçek arasındaki fark anlaşılıncaya kadar geçen süreyi kapsar'Psik.Prof.Dr.Mehmet Z.Sungur 'un da açıkladığı gibi, aşk anormal ilgi daralması,odaklanma hali,takıntılı bir şekilde düşünme gücü,yaşamın sıradanlığına başkaldırı,empati ve sempatiden öteye bir kaynaşma halidir.
Aşk sadece bir yaşantıdır.Aşk bittiğinde yani aşklar aranılır.Yani aşk,şehvetin bir süreliğine ve belirli bir kişiye aktarılmasıdır.
         Sevgi ise bağlanma halidir.Bireyin şevkat ve güvenle karşısındakine odaklanmasıdır.Sevgi sadece fiziksel bir çekimden dolayı ortaya bir hal değildir.Aşk gibi bulunmaz ,aksine sevgi önce doğurulur,sonra büyütülür ve özenle korunur.
         Sevginin o yürek dolusu tat katan tasvirlerinden birisi O.Henry'nin 'Magi'nin Hediyesi' öyküsünde saklıdır:'Birbirlerini çok seven,yoksul bir çift vardı.Noel zamanının  yaklaştığı bir dönem,birbirlerine hediye alamayacak olmalarının üzüntüsünü yaşıyorlardı.Genç kadının para edecek tek varlığı uzun saçlarıydı.Genç adamın ise babasından kalan altın saatiydi.Noel sabahı birbirlerine hediye verdiler.Erkek karısına saçlarını toplayacağı pırlanta bir toka almıştı.Kadının kocasına aldığı ise altın saat zinciriydi.Ancak erkek tokayı alabilmek için saatini,kadın ise saat zincirini alabilmek için saçlarını satmıştı.İkisi de mutluluktan ağlıyorlardı.Her ikisi de dış dünyadan aldıkları hediyeleri kullanamayacaktı,ancak iç dünyalarından gelen bu gerçek hediyeler,onlara daima sevgilerini anlatacaktı.'

            Son söz
      
            İlişki sürecinde duyarlı olmak,birlikte vakit geçirmek ama bireysel özgürlüklere de saygı duymak,bağlılık göstermek,sevmek,anlayışlı olmak ve en önemlisi değer vermek,değer verdiğini hissettirmek gerekir.Bir çiçeği yetiştirir gibi,ilişkiyi de sabırla,ilgiyle,sevgiyle,özenle ve çabayla büyütmek,beslemek gerekir,ki sağlıklı bir şekilde ilişki devam etsin,mutluluk getirsin.

            'Adam /kadın bahçesine körkütük aşık değildir.      
            Adam /kadın bahçesini sadece sevmektedir.
            Basit ve yalın bir halle hallenip sevmektedir.
            dağın zirvesinde sarhoş bir aşık değil,
            Yayladaki hüşyar bir kalbin sahibidir'
           
                                                                           Kaynak:Popüler psikiyatri dergisinden


             aşk ve sevgiyi şairlerin mısralarında,romanlarda yada duygu yüklü şarkılarda arar ve tanımaya çalışırız genellikle.Bu yazıda  'psikiyatri'penceresinden aşk ve sevgi anlatılmış.Farklı anlatımlar ve irdelemeler zihnimizin ve duygularımızın aydınlanmasına katkı sağlıyor..

18 Nisan 2010 Pazar

yol mu ? yolculuk mu?

       ASIL OLAN YOL MUDUR,YOLCULUK MU ?

       İlişki bir süreçtir,yol boyunca elde edeceğiniz değerli süreçlerin bir bütünüdür.İlişki yol boyu devam eder ancak çoğunlukla bir ilişkide,ilişki elde edilene kadar çaba gösterilir.Elde edildikten sonra ilişkinin güzellikleri ve keyfi göz ardı edilir.Sadece yola odaklanılır,süreç önemsizleştirilir.İlişki içinde yaşamak yerine ilişki için yaşamak hedef alınırKadın ve erkek hem kendi hem de eşinin özüne,ihtiyaçlarına,duygularına ve isteklerine yabancılaşılır.Aslında sadece ilişki için yaşaamayı seçmek,kendisinin ve eşinin zaman ve yaşa bağlı olarak istek ve ihtiyaçlarının değişeceğini görmeyi engeller.
      
       BAĞLI MISINIZ ? BAĞIMLI MISINIZ ?
       'sevdiğini özgür bırak,geri dönerse senindir.Dönmezse zaten senin değildi.'Bağlılık ve bağımlılık arasındaki en keskin ayrım bireyselliktir.Bireyselliklerin ortadan kalktığı ilişkilerde bağımlılık görülür.İlişkilerdeki en temel nokta bireylerin bireyselliğinin kısıtlanmasıdır.Bireylerin kendi ihtiyaçları ve zevkleri doğrultusunda,kendilerine ait zaman ayırmaları gerekir.



     

BİR KIRLANGIÇ HİKAYESİ



Kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş. Pencerenin önüne
konmuş, bütün cesaretini toplamış, röfleli tüylerini kabartmış,
güzel durduğuna ikna olduktan sonra, küçük sevimli gagasıyla cama
vurmuş. Tık..... Tık......Tık....

Adam cama bakmış.Ama içeride kendi işleriyle uğraşıyormuş.
Meşgulmüş! Kimmiş onu işinden alıkoyan? Minik bir kırlangıç!
Heyecanlı kırlangıç, telaşını bastırmaya çalışarak, derin
bir nefes almış şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış.
Hey adam!Ben seni seviyorum. Nedenini niçinini sorma. Uzun
zamandır seni izliyorum.Bugün cesaret buldum konuşmaya.Lütfen
pencereyi aç ve beni içeri al.Birlikte yaşayalım.
Adam birden parlamış: Yok daha neler? Durduk yerde sen de
nerden çıktın şimdi? Olmaz, alamam,demiş.Gerekçesi de pek sersemceymiş:
Sen bir kuşsun! Hiç kuş, insana aşık olur mu?

Kırlangıç mahcup olmuş.Başını önüne eğmiş.Ama pes etmemiş,
bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş,gülümseyerek bir kez daha
şansını denemiş: Adam, adam!Hadi aç artık şu pencereni.Al beni
içeri! Ben sana dost olurum.Hiç canını sıkmam!
Adam kararlı, adam ısrarlı: Yok ,yok ben seni içeri alamam
demiş.Biraz da kaba mıymış, neymiş lafı kısa kesmiş:’’ İşim gücüm var,
git başımdan. ‘’

Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç son kez adamın penceresine
gelmiş: Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi
al beni içeri.Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım.Çünkü
ben ancak sıcakta yaşarım.Pişman olmazsın, seni eğlendiririm.
Birlikte yemek yeriz, bak hem de sen de yalnızsın' yansızlığını paylaşırım, demiş.
BAZILARI GERÇEKLERİ DUYMAYI SEVMEZMİŞ! Adam bu yalnızlık
meselesine içerlemiş.Pek bir sinirlenmiş: Ben yalnızlığımdan
memnunum,demiş. Kuştan onu rahat bırakmasını istemiş.Düpedüz kovmuş.

Kırlangıç , son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca,başını önüne eğmiş,
çekip gitmiş. Yine aradan zaman geçmiş.Adam, önce düşünmüş, sonra kendi
kendine itiraf etmiş:Hay benim akılsız başım; demiş.Ne kadar
aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk
fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki? Şimdi böyle
kös kös oturacağıma , keyifli vakit geçirirdik birlikte.
Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş.Yine de kendi
kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş: Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım
nasıl olsa yine gelir.Ben de onu içeri alır, mutlu bir hayat sürerim.
Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş.Gözü yollardaymış.

Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş.
Ama......
Onunki hiç görünmemiş.
Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna.
Kırlangıç yokmuş! Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören
olmamış.Sonunda danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.Olanları anlatmış.
Bilge kişi gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:

"KIRLANGIÇLARIN ÖMRÜ 6 AYDIR...."
Nazım HİKMET